30 Ağustos 2015 Pazar

ZAFER BENİM DİYEBİLENİNDİR !

Atatürk' ün savaşta bulunması üzerine Baskomutanlık Meydan Muharebesi ismiyle anılan 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlanıyor mu ?

Zafer 1922 olarak anılsa da tam anlamıyla 1935'te kurtulabilmişiz. Kocatepe'den Dumlupınar' dan yollamak almış yılları. İnsanlar tam bilmiyorlar ya sadece Zafer olarak atlayıp geçiyorlar ya Dumlupınar' da okumuş biri olarak sessiz kalmamak olmaz diye düşünüyorum.
"Sancağın düşmediği yerdesin" diye karşılar Kütahya sizi. O kadar hoştur ki o yazıyı görmek. O duyguları hisseden kimsenin olumsuz bir düşüncesi yoktur, bunu bugün daha iyi anlıyorum. Kütahya' da bulunan , orada okumuş herkesin gururla sancağın düşmediği yerdesin söylemi yüceliği hissettirecek cinsten.

Yazarken hep aklım gündemde olan da biten de. Biz olamayışımızda. Biz bu zaferi beraber kazandık. 'Biz' olarak. Bunu bu toplumun her kesimi söze gelince kabul ediyor, fakat iş gerçekten "Zafer Bayramına " dönünce susan bir kesim var. Bilirsiniz ülkenin yarısı savaş halinde, oldukça huzursuz ve güvenlik sıkıntılı. Susanlar da o kesimden. Arada kalmış, kendini ve hakkını savunduğunu düşündüğü illegal yapılanmalara bel bağlayan, sonra korkudan onlardan da kaçan, yok ama yinede o zırvaların onların hakkını gözettiğini düşünen bahtı kara insanlar. Bahtını kendi karartan bir halk. Ah bel bağladığınız yapı masum olsa , tamam diyeceğiz de... Kendini azınlık olarak hissedenler ; size yine zaferler sahip çıkacak!

Daha yazılacak, anlatılacak çok şey varken susmalı bazen.

Barış söylemine bogulmadan Zafer'e bırakırsanız kendinizi ,yaşadığımız yerleri kendimize zehir etmeden kutlayabilecegimiz(!) Zafer'ler diliyorum.

(Yazıyı size yollarda yazıyorum. Büyük bir gururla söylüyorum ki : "

DUMLUPINAR'A
BAĞIMSIZLIĞIN,
ULUSAL EGEMENLİĞİN,
LAİKLİĞİN,
ÇAĞDAŞLIĞIN,
CUMHURİYETİN
TOHUMLARININ ATILDIĞI,
SANCAĞIN DÜŞMEDİĞİ YER'e gidiyorum. )

27 Ağustos 2015 Perşembe

BİBER İLE MATKAP 2

Biber salçası yapım işleri resmen iki gün sürdü. Bende nasıl şaşkınsam yazmaya doyamadım. Oysa bunu hayatının her yazı görmüş insanlar var. Bakınız Antepliler. Neden buna değiniyorum ? Çünkü yorumlar aldım. İkinci günümüzün fotoğrafını attım. Matkaba oldukça şaşırdı yavru. Meğerse Akdeniz' de bu iş için özel makinalar varmış, 15 dakikada iş tamammış. Bende sanayiyi kurduk diyorum. Bizim ki sazda sinekmiş. :) yorumların ardı arkası kesilmedi. Igrenen bir arkadasta var elimde. Olsun dedim , biz afiyetle salçasını yiyecegiz. :)
Hep gırgır yapıyorum ama çok iyiydi. Başında bahsettiğim gibi; ikinci günde devam ettik ama daha hızlı ve gelişmiş vaziyetteydik.
Yer değişti.
Malzemeler artık daha çabuk yapılacak durumdaydı.
Birde kıyma makinasının bilmem neresine şişe geçirdik oohh miis.
Bu sayede hızımıza hız kattık. Artık içine kaya tuzunu atıp, güneşte kurumasını bekleyeceğiz. Çorum' da işimiz zor gibi ya neyse. Belki gerçekten bu salçanın yapımı için okuyan varsa güneşe bırakılınca ara ara karıştırılması gerekiyormuş. Bu son ciddi bilgimdi. Bir fotografla bizim enteplinin yorumunu pekiştirmiş olacağım. Yine babam ,yine mikemmel matkap ve kırmızı biberciklerimiz.
Ha belki olursa kendisinin bizzat salça olmuş halinide sizle paylaşırım.

26 Ağustos 2015 Çarşamba

BİBER İLE MATKAP

Paylaşmaya değer gördüğüm sadece bir günüm ve hikayesi.

Her gece yatmadan önce planlarımı yapar yatarım ve ertesi gün uygulamam lazımdır. Şayet uygulamazsam ufak çaplı bir sinir yaşarım ve etrafıma da yaşatırım. Yine bir gece yaptım planı ve yattım. Kalkış direk kahvaltıya göre olduğundan anne sesiyle uyanıyorum. İşte ekşin gün uyanışımla başlıyor. Kahvaltı halamlarda. Uykulu geçiyorum halama. Bir gün öncesinden süper babam 83 kilo kırmızı biber almış evde ortalıkta duruyor ve kahvaltıda biberlerin ne olacağı görüşülüyor. Sadece beşer kilosunu közlemek için kadınları piknigine götürdüm.  Bu işin basit kısmıymış meğer. Geri kalan onlarca kilonun başımıza bela olacağını düşünmemiştim. Onlarda sağolsunlar evde bizi bekliyorlarmış. Aslında işin sorumlusu hep babam. Yahu bu işler annelerden sorulur; bir mutfağın yazlığı, kışlığı , vs. Babamı geçelim efendim onun böyle hikayesi çok, asıl mevzu o kadar kilo kırmızı biber ne olacak ? Mükemmel sorumuz bu. Tabii ki biber salçası . Hepsinin ayrı hikayesi var be. Ülkeyi çok gezip, çok çeşit insanla tanışınca böyle oluyor. Bizimde çevremiz de hep akdeniz mutfağı hakim imiş . (Ve seyyah devreye girer :) ) Akdeniz dediysem; Hatay, Adana , Osmaniye . Acı mi acı ekşi mi ekşi uuff yazarken ağzım sulanıyor hah işte öyle bi mutfakları var. Hep hayranımdır. Yazarken düşündüm de babam haklı galiba bu işlerle ilgilenirken. Araya yemekler girince toplamak zor oluyor. Neysem piknikten sonra evde rahatlayalım dediğimiz an kalan biberler ve onların işleri var mış mış mış.
Burda baba devreye girer. Biber salçası nasıl yapılır?

MALZEMELERİMİZ

 

Bir adet çılgın baba

 

80-100 kilo arası kırmızı biber

 

Bir anne

 

Bir hala

 

Bir enişte

 

Bir kaç kuzen

 

Matkap

 

Kıyma makinesinin bilmem neresi

 

Çöp poşeti

 

Eski kırık masa

 

Hijyenik ortam

HAZIRLANIŞI

Babamız gider kıyma makinesinin bilmem neresini alır. Matkap ona bir şekilde bağlanır. Bu işin teknik kısmı. (Yazar çılgınca güler)
Birde ham maddemizin işlenmeye hazırlanması var.

Bu bi ekip işiydi. Üretimin en can alıcı kısmını evde gördüm, resmen bir sanayi idi. Hele matkap sesi. Beni benden aldı hajah. Ula dalga geçmeden anlatabilicem inşallah. Üretimin işlevi diyordum. Saglam iş bölümü ve alanda uzmanlaşma ile oldukça (ne kadar durkheimci bir kız) yorucu çalışma koşullarından geçtik.
-Yıkayıp, içini ayıranlar, ayrılan kısımların kesimi ve son bölüm ise şahane makinemize ham maddemizi atmak oluyordu. Sonra bu işlevler saatler boyu devam etti. Ne eşit bir iş vardı ne de ücret. Saatlerce çalıştık. Bir ara kapıcı abimiz geldi. Babam 2 gün önce binanın yöneticisi oldu da, bi hesap kitap işleri varmış. Onu konuşmak için gelmiş. Kapıcı abimiz ve eşi de bu konulara (salça, domtis,pattiis ) pek ilgili. Birde onlar salçayı hep domtisden yapmışlar bu da her haliyle garip gelmiş anlaşılan. Dikkatlerini çekti. Birde babamın garip yöntemleri. Bu yöntemi görmesi de komediydi. Adam biber salçası yaptığımızı biliyordu ama nasıl yaptığımızı bilmiyordu. Bu arada kapı çalınca biz bi komşular şikayete geldi diye korktuk. Malumunuz saat geç ve biz matkapla biber salçası yapıyoruz. :) tabi şikayet olmayınca rahatladık. Babam kapıcı abiye soruyor : "çok ses oluyor mu ? " diye adam diyor ki : "abi matkap gibi " bunu duyunca evde koptu kahkaya ahahahha ben hala gülüyorum.  O abimiz bilmiyordu . O da şaşkın. Bayağı bi kapı muhabbetti yaptılar. Bunu da sadece kadınlar yapmıyor hani. Kapı kapandı. Biz hala devam. Sonraaa ???
Matkap yandı. İşçiler paydos . Dayanamadı gariban. Hem bu ne demek biliyor musunuz ? Bu iş burda bitmedi demek. Yaaggnii devamı var. Bitmekle bitmiş olamazsin. Acın kalır, kırmızın kalır demek, :) :)
Tabi ki bitmedi . Her yer kırmızı kokuyor.
Her yer çekirdek.
Bir ara ayağımın altında kırmızı biber bitecek diye çok korktum. Resmen başka bir cumhuriyetti. Ne yorucuymuş bu işler. İnsan sevinmiyor da değil. Emek veriyorsun ve kendin görerek yapiyorsun. İçinde ne olduğunu biliyorsun. Biz pek hijyeniktik Fotoğraflı koyarsam görürsünüz. Çok hijyeniktik. Aşırı.  Tereddutteyim, atsam mi atmasam mi ? :) tabi insan yine içini rahatlatacak bir takım hoş düşüncelere gidiyor bu raddede. "Organik " "biz yaptık " diyebiliyorsun. Bu arada babamın da en sağlam işi oldu. Geçen yıl Manisa'da çok garip bi istatistikle biberleri heba etmişlerdi. Bu sefer oldu diye düşünüyorum. Ah matkap, işi sen yarım bıraktın. O olmasaydı daha iyiydi ya. Artık kalan iş güneşin.
Kuruyacakmış keyifli biber.
İyi yoruyor yahu ben hala yorgunluğundayım. Herkes döküldü birer birer. Babamla kaldık. Ayıklama işleri devam ediyor matkap dursa da :) bende bi yandan babama soruyorum. Nerden esti diye ? 94 ten beri Hatay'dan geliyordu, Manisa'da biber çok olunca kendimiz yapalım dedik . Dedi. Tek bu biber olsa . Anlatmam diğer becerilerini. Bu yazı biberin çünkü. Biber davasında son durum. En son mutfakta ben kaldım çünkü, temizlemeden çıkmadım. Nefret sebebi her yer çekirdek ve kırmızı biber. Her şeyi kırmızı gorucem diye çok korktum, ama neyse ki buzdolabını açtığımda  içinde rulo peçeteyi görünce geçti. Anlamsız ve amaçsız. Güldürdü. Sabah kalktığımda anneme soracağım. Bu ailede aksiyonsuz gün yok arkadaş. Anlam ve amaç aramaksızın yaşıyoruz. Her yerde her sekilde.

SONUÇ

Kadınlar hep geri planda gibi derler , aman ataerkil derler, uf derler de derler . Ben görmedim arkadaş. Kadınlarımız kendi başlarına da işlerini yapıyor erkekleriyle de yapıyor. Hepsi de güzelce oluyor. Biber ve matkap bile uyumluyken onlar da uyumlu oluggveggsinleee :)

Ve tabi ki gece yatmadan önceki planlarım, bugün yaşadıklarım değildi. :)

8 Ağustos 2015 Cumartesi

Gece Etkisi

Hissetmek
Düşünmek
Yazmak
Birbirlerine öylesine bağlı geliyorlar ki bana; firari kişiliğim hissetmeden yazmıyor. Belki de yazar da samimiyetsiz gelir diye yazmak isteme tenezzülünde bulunmuyor. Düşünüyor! Düşündükçe firar ediyor. Bazen düşünmeden de ediyor. Hiç farkında olmuyor. Oluyorda düşünceye sebep olanların vesilesi oluyor. Yazar burada ne demek istiyor. Siz firar ediyor deyin. Yazdıkça , düşündükçe ve hissetikçe. En zalimi de his. İnsanın içini en çok o etkiliyor. Belki de sadece beni etkiliyor. Belki de sizide . Bilmiyorum. Kimini de çok düşünmek etkiler. Hissettiklerimi düşündükçe yazma isteği geliyor. Etrafa bakıyorum. Düşünecek şeyler çoğalıyor. Canım sıkılıyor. Sıkıyorlar. Hayır öyle her şeye tatlı canımı sıkan bir insan da değilim ki. Hep sınırlarımı zorluyorlar, olan bana oluyor. (Ya da ben öyle düşünüyorum ) Etrafa bakıyorum ya . Hah ! İste o an düşünmek benzetimlerle daha hoş oluyor. Gecenin karanlığında, sessizliğin içinde, yanıp sönen pencereler ardında, ışığa yaklaşmış bir kelebeğin uçuşunda, hiç kıpırdamadan duran ağacın siyah gölgesinde, park edilmiş her arabada, her arabanın bazısının alarmlarında, hissettiğim balkon esintisinde .
Oh diyorum sonunda yazınca geçiyor gibi oluyor. Rahatlar gibi.
Betimlemeler ! Yukarıda kalanlar. Siz okursanız şayet içinize sıkıntı verecek. Belki de vermeyecek ! Ama ben etrafa baktığımda içim sıkılıyordu. Bilin istedim. Ben yazdım rahatladım. Birgün yemyeşil bir kırda mutluluğu hissettiğim an da yazacağım, belki kıra ihtiyaç olmayacak. Yine aynı yerlere baktığımda farkli hissedeceğim. Fark olmayacak , yazarken yine rahatlayacağım.
Rahatça uyuma vaktidir. Yeni bir gün doğmak için hazırlanırken onu sıkılmış ruhumla karşılamak istemem. (Yazmış olmanın verdiği rahatlıkla: )Bende böyleyim. Ruhsal firari bir dengesizlik. Neyse. Okumayanlara iyi geceler. Okuyana da kolay gelsin. Bir yerlerde kafa bulanık bir hal alırsa  bana ulaşırsınız :)