Uzun bir zaman seyyah ruhumu çalışma hayatına teslim etmiş ve bu durum gezme işlerimi durdurmuştu. Oysa işe başlamadan hemen bir kaç saat öncesi Samsun'a gitmiştim. Onu yazamamıştım. Bir ara yazacağım buralara. Anısı kalsın değil mi ?
'Erken kalkan yol alır ' ı yaşayanlardanız biz.
Sabahın 5.30'unda kalkıp bir şeyler atıştırıp, yazlık lastikli atımıza binip çıktık yola. Durağımız Ilgaz. Endişemiz kar botu ve kayak kalmazsa ... e malum sömestr var, otelde yerler yazdan ayrılıyor, millet kalabalık. Kayılan pistte ve telesiyejde sadece askeri personelde yok. Ankara Üniversitesinin konuk evi var, kayak federasyonunun oteli var, özel otel var , tsk var . Duyan gelmiş birde Kastamonu Artsam kolej mi ne vardı. Minicik çocuklar nasıl da öğrendiler kaymayı hem de zirveden. Çok tatlılardı.
Bu arada Kastamonu demişken giriş dikkatimi çekti. Ilgaz Kastamonu' da mı Çankırı' da mi derken Kastamonu il sınırını geçince piste ulaştığımıza göre Kastamonu' da dedim. Oysa bir yer bildirimimde Çankırı yazdı. Sonra Elliif dedim Ilgaz iki ili de sollamış geçmiş kendi ismini yüceliğiyle duyurmuş Türkiye sınırları içerisinde doğal bir güzelliğe sahip görülmesi gereken bir memleket işte sen ne yapıyorsun Kastamonu'sunu Çankırı' sını. Sonra da aklıma künefe Hatay'ın mı Urfa'nın mı meşhurudur diye çıkan karmaşaya dönüşmesi geldi. Birde Çankırı' lılarla Kastamonu'luları birbirine tutmayım. Zaten milletimiz birbirine saldırmaya yer arıyorken bunlara gerek olmadan güzelliğin tadına varalım isterim. Şayet öyle de olmuş. Manzara çekmeden gelmezdim, ama bu sefer doğal güzelliğe ağzımız açık hayran bir vaziyette gelmişiz ki çekmemişim işte. Manzara demişken , duramadık yolda malum durursak kalkamayız dedi babam. Yavaş yavaş ilerledik. En uygun yerde de zincir taktık, işte o zamanlar çektik fotoğraf. Zincir takma faslımız bitince yine devam. Biz hala o ağaçlara, ağacın karla olan uyumuna ve bütündeki estetiğe hayran kalmaya devam ediyoruz. Öyle bir sevgi ki bizdeki her seferinde ilk defa kar gören insan oluveriyoruz.
6.30'da çıkıp yavaş halimizle ve zincir takmaya ayırdığımız zamanla 9-9.30 gibi mekana ulaştık.Arabada da poğaçalar ,zeytin ,peynir, maydanoz ve termosta çay var. Onları yemeden, içmeden inmeyelim dedik. Çay sıcacıktı. 2-2.30 saat beklemesine rağmen hemde.
((((((((((((((((((((((((((((((((((((((((((((((((( Ergen fotoğrafımı da çekerim arkideşler :) )))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))
Yemek yiyelim, kayakları alalım derken 10'u buldu saat. Neyse ki endişe ettiğimiz durum olmadı hemen aldık takımları.
Sıradaki işlem zirveye çıkmak. Zirveye çıkmak içinde telesiyeje binmek, telesiyeje binmek için de kart lazım. Tek çıkışlık kart 10 tl birde sınırsız olan 40 tl bilginiz olsun, yolunuz düşerse. ;)
Aldık biz kartlarımızı bindik telesiyeje. Kardelen ve ben ilk defa biniyoruz, babam zaten binmiştir. Normalde kayak yaparken askeri araçlarla çıkardık zirvelere . Tabii o zamanlar mekan Ilgaz değil , Yüksekovaydı. :). Telesiyej de ilk amanlar hoştu. Sonra hava soğudukça eziyet olsa da manzara süperdi. Tabi ben yine manzarayı çekmemişim. Çoook pişmanım çok , hafızamda çekmişim o manzaraları deyip kendimi avutayim bari. :)
İnince de yine bir kaç kare..
Sonra saldık aşağı kendimizi
İkinci binişte sayın a.c nin aceleciliği sayesinde kendisi kardonun , kardo da benim üstüme düştü. Teleferigin önünde hep birlikte yere çakıldık. E bu sürede boş koltuk gitti yukarı, bizi kaldırdılar hemen gelene bindik, birinde de kardo ve babam yine acelecilikten hemen geçince ben arkada kaldım, bir amcayla yukarı çıktım. Asker amcaydı garip tarafı sonraki binişte o amca ve bizim ekip beraber bindik. Tamamen tesadüf oldu. Bu binişler hep komedi olmuş yazarken fark ediyorum.
Bu arada anne hatun pek sevmez bizim sevdiğimiz şeyleri, babam kayağı yıllar önce zorla öğretmişti, şimdi gelmek de istememişti, kaymak da. Yine de getirdik işte bir şekilde:) Babam teleferiğe bindirelim dedi bindik hepimiz. Tam da dört kişilik. Hoşuna gitti nasıl da mutlu oldu.
Yukarıda indik hepimiz biraz ısındık. Yine hep birlikte fotoğraf çekindik .
Annem inmek için aşağıya kendi geçti teleferiğe, amcanın birine tatlı tatlı ' sizinle inebilir miyim dedi ?' O halinden memnun tatlı gülüş bizi de mutlu ediyor neticede kendisi pek sevmiyor ya , mutlu olunca hoşumuza gitti Kardelen'le .
Teleferiği sevdi bir daha binsin dedik. Kardo bindirdi, inerken de kendi yalnız inecek. Hatta binerken ben çektim yine onları ve haberleri yoktu ben fotoğraf çekerken. tabii ne bilelim annemin başına gelecekleri :)
Ben aşağıda annemi almayı beklerken, sigortasında bir problem olmuş teleferiğin , sürekli bir duruyor bir hareket ediyor annemi görüyorum ben aşağıdan ama korkmuş kendisi. E bi de yalnız. Aradım telefonunu, ses titriyor ve ağlamaklı. 'Düşecek , ters dönecek şimdi bu ' diye de kendini daha güzel korkutuyor. :) Sonunda indi ama korkudan titriyor tatlu tontik :) birlikte binelim dedim ama. ' yooooğğk artik binmem ' dedi .
Annemi gönderdik artık ; sıcak mekana , çayını kahvesini içsin diye :)
Tabi bu bekleme süresi hiç iyi olmadı. Zirveden inen sıraya geçiyor ve haliyle sıra birikti. Sabırla bekledik sırayı Kardelen'le ve bindiğimizde kararımız pist değiştirmek olmuştu. çünkü yine aşağı da biriken sırada beklemek istemedik. İnsanı totosundan tutan ve yukarı çıkaran alete binelim dedik. :) o da ayrı bela oldu. Kardoyla bindik gidiyoruz, telefonumu çıkarayım derken biniş kartımı düşürdüm. Malesef Kardelen'i bırakıp inmek zorunda kaldım. O kartı almalıydım çünkü. Mecbur geri döndüm , yeniden bindim, bir küçük boyu benden uzunca bir çocukla çıkarken Kardelen'i gördük. Takla atmış yavru " abllllaaa iyi kii inmişsinn ben düştüüm iyiyim sakın şu yamaçtan gelllmeee çook dik " diye bağırdı . Bir şekilde bende çıktım ve babamla karşılaştım. bu kadar yazdım bu baba nerde diye düşündünüz mü bilmem :) kendisi Kırkağaç'tan tanıdığı bir arkadaşına rastladı. annemle biz telesiyejle uğraşırken o da o arkadaşına kayak öğretmekle meşguldü. Bir kaç gündür ordalarmış ve öğrenememişler. Babam da kayağı 5 dakikada öğretmeye özen gösterir. Onun da taktiği bu. Öğretir de.
Artık sona doğru geliyoruz. Günü birlik ve 420 km lik bir maceraydı bizim için. . Bazı şeyleri sıkılmadan tadında bırakmak gerek. Hava çok soğumamalıydı ve biz yola çıkmalıydık. Daha manzara izlenecek, karın ve buzun bittiği yerde zincirleri çıkarıp yolumuza devam edecektik , nitekim de öyle oldu. Bu sefer dönüş noktamız Çorum değil Oğuzlar' dı. Dedemizi annanemizi ziyaret edip soba başında ısınacağız daha .. .
Birde bizim aileye delisiniz diyecekler , (bende akıl hanginize yarıyor diyeceğim içimden : )
O yüzden içimizden geldiği gibi yaşıyoruz ve yaşamaya devam edeceğiz.
En büyük teşekkür babama ve sonra anneme onlar iyi ki varlar ve iyi ki bize bu yaşamı ve düşünceleri sunuyorlar.
02.02.2016